İngiltere’de 155 bini aşkın göz hastası üzerinde 15 yıl boyunca yapılan araştırmada, bilhassa trafik yoğunluğu ve endüstrileşmeye bağlı yüksek hava kirliliğinin görüldüğü kentlerde yaşayan birçok kişinin ‘göz lekesi’ (AMD-sarı nokta) hastalığına bağlı olarak kalıcı görme kaybı yaşayabileceği ortaya çıktı. Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Özgür Yaşar, “Hava kirliliğinin sarı nokta hastalığına yol açtığı ve sarı nokta sebebiyle 300 milyon insanın körlükle karşı karşıya kalabileceği öngörülüyor” dedi.

Atmosferin ve hava kirliliğinin insan sıhhatini direkt etkilediğini lisana getiren Medicana Bahçelievler Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Özgür Yaşar, “Yapılan araştırmalara nazaran 2040’ta 300 milyon insanın sarı nokta hastalığı münasebetiyle görme kayıplarıyla karşı karşıya kalabileceği öngörülüyor. Bu durum hava kirliliği ve hava partiküllerinin içeriğinden kaynaklanıyor. Nitrik oksit, sülfür ve öbür bileşenler sıhhatimizi nasıl etkiliyorsa göz sıhhatimizi da o kadar etkilediği ortada. Yapılan istatistiki çalışmalarda önemli oranda bir sayı ortaya çıkıyor. Hava kirliliğinin sarı nokta hastalığına yol açtığı ve sarı nokta sebebiyle de 300 milyon insanın körlükle karşı karşıya kalabileceği öngörülüyor” dedi.

“YAŞLILAR RİSK ALTINDA”

Sarı nokta hastalığıyla ilgili bilhassa 65 yaş üstü şahısların risk altında olduğunu söyleyen Dr. Özgür Yaşar, “Bu hastalık Avrupa’da, renkli gözlü ve beyaz derili insanlarda çok daha fazla görülüyor. Bu şahısların göz ve deri renkleri nedeniyle hava kirliliğinden daha çok etkilendikleri biliniyor. Ayrıyeten, kolesterol, hipertansiyon ve damar hastalıkları ile ailesinde sarı nokta hastası bulunan şahıslar sarı nokta hastalığına daha yatkındır. Hava kirliliğiyle birlikte risk daha da artıyor” diye konuştu.

“SİGARA GÖZ SIHHATİNİ DA BOZUYOR”

Sigaranın da göz sıhhatini direk etkilediğini söyleyen Uzm. Dr. Yaşar,  “Sigara, hem sarı nokta hastalığının gelişimini hem de katarakt oluşumunu artırıyor. Sigara her anlamada gözün düşmanıdır” sözlerini kullandı.

Göz sıhhati için öncelikle istikrarlı beslenmek gerektiğine değinen Özgür Yaşar, şöyle devam etti:

“A, C ve E vitamini ile selenyum, çinko ve antioksidan tarafın varlıklı besinlerle beslenmemiz gerekiyor. İşlenmiş besinlerden uzak durmalıyız. Kırmızı et üzere bedenimizi oksitleyebilecek beslenme biçiminden uzak durmalıyız. Güneşten mümkün mertebe gözlerimizi korumalıyız. Altı ayda bir göz tabibine gitmeliyiz. Hiç semptom vermeden bile kimi hastalıklara yakalanabiliyoruz. Bunlardan en değerlisi olan glokom da (göz tansiyonu) hiç semptom vermiyor. Bu nedenle sistemli olarak denetimlerimizi yaptırmalıyız.”

Kaynak: Demirören Haber Ajansı / Semra DEMİR

Haberler.com