Jinekolojik kanserlerin görüntüleme, teşhis ve tedavi etaplarında yaşanan gecikmelerin, hastaları kanserin ilerlemesi ile karşı karşıya bıraktığı ihtarında bulunan Jinekolojik Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Orhan Ünal, teşhis ve tarama testlerinde rastgele bir nedenle geç kalınmaması gerektiğini söyledi.

Uzmanlar son bir yıl içerisinde yaşanan Covid-19 pandemisi ve beraberinde yaşanan toplumsal izolasyonun, tüm kanser tiplerinde olduğu üzere jinekolojik kanserlerin teşhis ve tedavisinde de gecikmelere yol açabileceğine dikkat çekiyor.

Covid-19 pandemisinin, kanser tedavisi ve hastalığın tanısı için risk altında olan şahıslarda tarama testlerinin yapılması konusunda mani teşkil etmediğini tabir eden uzmanlar, mart ayından itibaren hastanelerde tedavi alanlarının sonlandırıldığını, pandeminin, kanser tanısı için yapılacak tarama testleri ile tedavi ve takipleri üzerinde bir pürüz taşımadığının altını çiziyor. Sıhhat Bakanlığı bilgilerine nazaran Türkiye’de bayanlar ortasında en sık görülen ikinci kanser tipi olan jinekolojik kanserlerde de erken teşhis ve tarama testlerinin tedavide muvaffakiyet talihini artırdığını söyleyen Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Jinekolojik Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Orhan Ünal, jinekolojik kanserler ve teşhis yolları hakkında bilgiler verdi.Ünal, teşhis ve tarama testlerinde rastgele bir nedenle geç kalınmaması gerektiğine vurgu yaptı.

BU TESTLER HAYAT KURTARIYOR

Bayanlar ortasında en sık görülen kanserler ortasında yer alan rahim ağzı kanseri nedeniyle dünyada her iki dakikada bir bayanın ömrünü yitirdiğini hatırlatan Prof. Dr. Orhan Ünal, bahisle ilgili şu bilgileri verdi: “Human Papilloma Virüsü (HPV) ise rahim ağzı kanseri oluşumunda kıymetli bir risk faktörü olup, rahim ağzı kanseri, Pap Smear tarama testiyle klinik belirti vermeyen hücresel değişimlerin olduğu kanser öncesi periyotta dahi tespit edilebiliyor. Bu sayede kanser öncesi dönemde tedavi imkanı doğuyor”

21-65 yaş ortası tüm bayanların, sistemli olarak yani 3 yılda bir Pap Smear testi, ya da  HPV ile birlikte smear testini (co-test dediğimiz) 5 yılda bir yaptırarak kâfi tedbir almış olacaklarına işaret eden Prof. Dr. Orhan Ünal, “Risk faktörü taşıyorsanız yahut test sonucunda sıkıntılı hücreler görülmüşse bu testin hekimin uygun gördüğü aralıklarda tekrarlanması ya da kolposkopi yapılması gerekiyor.” diye konuştu.

BILHASSA KİST VE MİYOMU OLANLAR DİKKAT!

Bilhassa kendilerinde yumurtalık kisti yahut rahminde miyomun varlığını öğrenmiş şahısların, denetim muayenelerini aksatmamaları gerektiği ihtarında bulunan Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Jinekolojik Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Orhan  Ünal, kelamlarına şöyle devam etti: “Ayrıca rastgele bir şikayeti olmasa bile kırk yaş sonrası her bayanın yılda bir sefer jinekolojik muayene ve ultrason muayenesi yaptırmasını öneriyor. Esasen jinekolojik muayenenin bir modülü haline gelen ultrasonografide hızlı büyüyen miyomların sarkom dediğimiz makûs huylu tümöre dönüşme mümkünlüğünün değerlendirilmeleri mümkün oluyor, yeniden birebir vakitte  rahim ve yumurtalıklar detaylı olarak incelenebiliyor ve  böylece kuşkulu bir kitle tespit edilmesi halinde ileri tetkik ve incelemeler yapılıyor.”

ERKEN EVREDE BELİRTİ VERMİYOR

Yumurtalık kanserinin bayanlarda her yaş kümesinde ortaya çıkabilen bir kanser tipi olsa da, hastalığın görülme sıklığının menopoz sonrası ileri yaşa bağlı olarak arttığına dikkat çeken Prof. Dr. Orhan Ünal, erken evrede belirti vermeyen fakat muayenede tanısı konulduğunda tedavisi birden fazla vakit mümkün olan yumurtalık kanserinin, tanısı geciktiğinde ise, tedavi süreci de uzayabilen ölümcül bir hastalık haline gelebileceğini kelamlarına ekledi.

– İstanbul

Kaynak: DHA

Haberler.com