Çubuk 2’nci Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya sanıklar ve avukatlarıyla Kılıçdaroğlu’nun ve öteki şikayetçilerin avukatları katıldı. Duruşmada savunma yapan sanık Gülbeyaz Onbaşı, şehidi küçüklüğünden beri tanıdığını ve o gün çok üzgün olduğunu tabir ederek, Levent Gök’e vurmadığını söyledi. Salonda bilgisayardan imajları izletilen Onbaşı, “Görüntülerdeki kişi benim, Gök’e vurmadım. Yalnızca sol elim kaldırıp o tarafa gerçek bağırdım” dedi.

ÇELİŞKİLİ SÖZLER

Sanık Ömer Faruk Sarıgün de olaylar başladığı sırada bayanların Levent Gök’e vurması üzerine, Gök’ün de bayanlara ağır küfürler ettiğini duyduğunu ve bunun üzerine sonlanıp Levent Gök’e vurduğunu söyledi. Olay anına ait imgeleri izletilen sanık Sarıgün, imajlardaki kişinin kendisi olduğunu fakat olay esnasında huduttan vurup vurmadığını hatırlamadığını aktardı. Bunun üzerine kelam alan şikayetçi avukatı Celal Çelik, sanığın kollukta verdiği beyanla duruşmadaki söyledikleri ortasında çelişki olduğunu, birinci tabirinde küfür hadisesinden bahsetmediğini ancak duruşmada küfrettiğini tez ettiğini söyledi. Çelik, müvekkilinin o devir TBMM Lider Vekili olduğunu ve Meclis’te nezaketiyle tanındığını, bu kelamlarını kendisinin söylemesinin imkansız olduğunu tabir etti.

‘BU BİR LİNÇ GİRİŞİMİDİR’

Şikayetçi sıfatıyla tabir veren CHP Ankara Milletvekili Levent Gök de o devir lider vekili olduğunu, TBMM’yi temsilen şehit cenazesine CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte katıldığını söyledi. Gök, köye geldiklerinde provakasyonla karşılaştıklarını anlatarak, şunları kaydetti:

“Araçtan indiğimiz andan itibaren daima hakaret ve küfürlere maruz kaldık. Devlet bürokrasisinde ülkemizin güvenliğini sağlayacak herkes oradaydı. Bir şehit cenazesinde yapılacak en büyük saygısızlığı bu sanıklar yaptı. İmam, toplumu ikaz etmek durumunda kaldı lakin dinleyen olmadı. Küfürler, hakaretler devam etti. Söylem edemiyorum fakat akla gelebilecek bütün küfürler edildi. Bizim dinimize ve geleneklerimize nazaran şehit cenazesi kutsaldır. Biz şehidin cenazesinin konulduğu top arabasının gerisinden giderken cenazeye katılan protokol, top arabasının gerisinden gelmedi. Binlerce kişi etrafımızı kuşattı. Hakaretler, fiziki taarruzlara dönüştü. Genel lidere hücumlar başlayınca kendisini muhafazaya çalıştım, çeşitli yerlerime darbeler aldım. Güvenlik güçleri de bize yardımcı olmadı. Ben orada yere düşsem şu an hayatta değildim. Dava öteki bir seyirde devam ederdi. Bu bir linç teşebbüsüdür. Sanığın tabir ettiği üzere küfretmem kelam konusu değildir. Ben orada can havliyle kendimi müdafaaya çalışıyordum. Manzaralarda de bu durum açık bir biçimde görünüyor.”

‘GÖREVSİZLİK KARARIYLA AĞIR CEZAYA GÖNDERİLMESİNİ İSTİYORUZ’

Levent Gök’ün beyanının ardından kelam alan avukat Çelik, “İşbu derdest evrak üzerinde sanıkların hareketleri ‘yakın, öldürün, gömün’ biçiminde tabir edilmişken kastedilen hareketin müvekkillere yönelik öldürmeye teşebbüs olduğu açıktır. Hareketin öldürmeye teşebbüs olduğu değerlendirmesi için belgenin ağır cezaya misyonsuzluk kararıyla gönderilmesini talep ediyoruz” dedi.

Avukatların beyanının akabinde orta kararını açıklayan mahkeme, misyonsuzluk kararının reddine ve birtakım sanıklara uygulanan isimli denetim kaidelerinin devamına hükmederek, davayı 27 Ocak 2022’ye erteledi.