Yeni tip koronavirüsü (Kovid-19) yenerek vazifelerine dönen Adana Kent Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Süleyman Çetinkünar ve röntgen teknisyeni Sibel Ceylan, tat ve koku kaybına neden olan, nefes almakta zahmet çektikleri süreçte yaşadıklarını anlattı.

Yönetimci olarak daima hastanedeki alanları gezerken ve bununla gayret eden hastaların durumunu incelerken virüse yakalandığını söz eden Çetinkünar, 16 günlük sürecin çok güç geçtiğini kaydetti.

Üst teneffüs enfeksiyonu halinde başlayan hastalığın belirtilerinin giderek şiddetini artırdığını lisana getiren Çetinkünar, şöyle konuştu:

“7. günün sonunda nefes darlığı, şiddetli öksürük ve ateş nedeniyle maalesef hastaneye yatış önerildi. Hastanemizde yatarak tedavimi aldım. Başında güya yalnızca üst teneffüs yolu enfeksiyonu formunda geçecekmiş üzere kendini gösterse de ağır sürecin başlaması bu hastalığın ne kadar önemli olduğunu hissettirdi. Çok farklı bir hastalık. Olağan bir üst teneffüs yolu enfeksiyonundan çok daha farklı geçirebiliyorsunuz. Kolay değil, çok dikkat edilmesi gereken ve tedaviye mutlak suretle tam ahenk gösterilmesi gereken bir süreç.”

Çetinkünar, virüsün makus tesirlerini başından bu yana bildiğini lakin bunu yaşayınca işin ciddiyetini çok daha iyi anladığını kaydetti.

Rahatsızlığında tat ve koku duyusunu büsbütün kaybettiğini anlatan Çetinkünar, şöyle devam etti:

“Hayatta her şey elinden, ayağından kesilmiş üzere hissediyorsun. Bunun sonunda ateş ve çok şiddetli bel ve sırt ağrıları üzere semptomların eklenmesi şu vakte kadar geçirdiğimiz bütün üst teneffüs yolu enfeksiyonlarından çok daha farklı bir hastalık olduğunu bize öğretti. Berbat bir deneyimdi. Hayattan tat alamama, nefes alıp vermede zorluk, bunlar sıkıntı bir süreç. Solunumunuz sesinizin çıkması için yetersiz kalıyor. Pratisyen olarak da hastane idarecisi olarak da alanları dolaştığımızda hastalara ‘Geçmiş olsun, bu süreç atlatılır.’ derken olağan ki de daima empatiyle yaklaşıyorduk fakat kendimiz yaşayınca bunun tartısının ne derece değerli olduğunu daha iyi anladık. Hastanede yatarken bir hasta olarak başka hastaların neler çektiğini, neler yaşayabildiğini, daha ağır hastaların vefat korkusu dahil olmak üzere kaygı dünyasının içine girdiğini anladık.”

Çetinkünar, 16 günlük tedavi ve izolasyonun akabinde faal tedavi ve sıhhat çalışanlarının da takviyeleriyle süreci atlattığını belirtti.

Herkesi toplumsal aralık ve el hijyenine dikkat etmeye, sağlıklı beslenmeye ve spor yapmaya çağıran Çetinkünar, “Sigara içen hastalar buna yakalanmıyor diye yanlış bir algı oluşabiliyor. Ağır bakım ve servislerimizde yatan hastaların yüzde 80’i sigara içicileri. En erken halde sigara kullanımının da terk edilmesi konusunda şuurlu olmamız gerekiyor.” tabirlerini kullandı.

“Yemek yediğimde tat alamadım”

Röntgen teknisyeni Ceylan da ses kısıklığı şikayeti üzerine yaptırdığı testin müspet çıktığını söyledi.

Tedavisini meskende ailesinden başka bir odada izole olarak tamamladığını söz eden Ceylan, şunları kaydetti:

“Evde izolasyonda verilen ilaçları kullanıp moralimi en üst düzeyde tutarak kendimi motive etmeye çalıştım. Yalnızca sesim kısıktı. Yemek yediğimde tat alamadım. Çok şükür hafif atlattım. İzolasyonda olmak makus bir durumdu zira çalışmaya alışmıştık. 9 aydır kendimizi hoş bir halde koruduk burada. Bu periyotta birine bulaştırdım mı diye çok korktum. Kendimden çok diğerlerine ziyan vermiş olabileceğim fikri bile beni çok korkuttu.”

Ceylan, kendisinin şanslı olduğunu, süreci düşünceli ve ağır geçiren çok fazla kişiyi gördüğünü lisana getirdi.

Kaynak: Anadolu Ajansı / İsmihan Özgüven

Haberler.com